Hapisanelerdeki
öğrencilerin sayısı her geçen gün artıyor, öğrencilerin eğitim hakları
ellerinden alınıyor.Hapishanelerde
tutuklu ve hükümlü 70 bin öğrenci var.
Bu rakama, tutuksuz yargılanan ya da
uzun tutukluluktan serbest bırakılan ve yargılaması devam eden yani birkaç ay
içinde içeri alınacak yüzlerce öğrenci de eklenince sayı 100 binin üstüne
çıkıyor.
Cumhuriyet’ten Figen
Atalay’ın haberine göre; hapishanelerdeki öğrencilere, okul kampüsünde
Afrin lokumu dağıtanlara müdahale sonucunda 10 Boğaziçili de eklendi.
Tutuklanan öğrencilerin okulla ilişikleri şimdilik kesilmeyecek ancak bu
öğrencilerin eğitim yaşamlarının akıbeti şimdilik belirsiz.
Tutuklanan öğrenciler
önce okuldan uzaklaştırma alıyor. Hüküm giyince disiplin cezası alarak okuldan
atılıyorlar. Hapishane yeniden üniversite sınavını kazanırlarsa 2 yıl kayıt
dondurma hakları oluyor. Hapishenlerdeki öğrencilere vasilik yapan, davalarını
takip eden bir öğretim üyesi, öğrencilerin ağır cezada yargılandıkları için çok
uzun ceza aldıklarını belirterek, “Alt sınırdan bile ceza alsalar ki -bu çok
ama çok nadir oluyor- bu süre 5 seneden başlıyor. Benim tanıklık ettiğim
davalarda 9.5 yıl, 12 yıl, 16 yıl hüküm giyen, Yargıtay’ın da onadığı cezalar
var. Yaşları da düşünüldüğünde yaşadıklarından daha uzun süreyi cezaevinde
geçirmeleri gerekebiliyor. İlhan Çomak üniversite 2. sınıftayken 22 yaşında
cezaevine girdi, 25 senedir içerde” dedi.
‘Cezaevi, karakola
göre çok daha güvenli’
Çalıştığı
üniversiteden “sert uyarı’’ alması nedeniyle adını vermeyen hoca, “Ne
gerekçelerle gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar’’ sorusuna yanıtı şöyle:
“Tutuklanma
gerekçeleri hep aynı. Son Boğaziçi Üniversitesi davasında da net bir şekilde
gördüğümüz gibi öğrencilerin savaşa karşı olması – ki herkes amasız savaşa
karşı olmalı, gençler zaten haydi haydi savaşa karşı olur- bile ülkeyi bölme,
örgüte yardım etme, örgüt üyesi olma gibi algılanıyor ve öyle midir, böyle
midir diye incelenmeden anında öğrenciler gözaltına alınıyor. Cumhurbaşkanı’nın
bir mitinginde, kazayla, bir grup insanı ve ya öğrenciyi işaret etmesi ile
hemen harekete geçiliyor, yurtlar basılıyor, öğrenciler gözaltına alınıveriyor.
Gözaltı süresi bitiminde de tutuklanıyor. Biliyorsunuz bir hafta olan gözaltı
süresi -ki bu da uzundur, karakolda 1 hafta ciddi işkencedir, güvenli de
değildir ve bu süreçte insan haklarının ne derece gözetildiğini kontrol etmek
çok güçtür. Cezaevi örneğin karakola göre çok daha güvenli bir yerdir. BÜ
öğrencilerinde de olduğu gibi uzatılıyor, kolayca 2 haftaya çıkarılabiliyor.’’
‘Yargılamanın kendisi
cezaya dönüşüyor’
Gerek gözaltı, gerek
yargılanmaya kadar iddianameyi bekledikleri tutukluluk, gerekse yargılanma
sürecinde çok örseleniyorlar. Tutukluların hakları hükümlülere göre daha az
olduğu için, OHAL’le işler zorlaştığı için hüküm giyene kadar bile cezaevi
içinde çok zorlanıyorlar. Hüküm giymeleri yıllara yayılıyor, bu hükmü Yargıtay’ın
onaması da -ki çok ama çok az dosyayı bozuyor Yargıtay- genelde 1-2 seneyi
buluyor. Yani yargılamanın kendisi cezaya dönüşüyor.
Kayıp yıllar, hayal
kırıklılıkları, kötü infaz koşulları, cezaevi içindekilere toplumun bakışı,
ailelerin bir süre sonra yalnızlaştırılması, cezaevine git gel maddi-manevi
güçlükler daha çıkmadan içerideki öğrencileri bir kere daha yaralamış oluyor.
Eğitimle bağlarını korumaları çok güç. Pek çoğunun vasileri bilinçli değil,
imkânlı değil. Üniversite disiplin suçu, uzaklaştırma ve okuldan atarak onları
istemiyor. Sonradan sınavı kazananların sınava girmesini engelliyor.
‘Devlet, eğitim
hakkını engelliyor’
Devamsızlıktı,
güvenlikti, vb. diye onları eğitimden, üniversiteden uzaklaştırıyor. Devlet
zaten eğitimlerini pek çok açıdan zorlaştırıyor, engelliyor. OHAL’de hele,
genel sınavlara bile giremiyorlar, kitap yasağı var. Bu şekilde içeride
oldukları onca yıl eğitim görmeden, meslek kazanamadan, girdiklerinden daha
beter çıkıyorlar.Çıkınca adli sicil kâğıtlarında “terörist- militan” yazıyor ve bu iş
bulmalarına engel oluyor.
Pek çoğu ailelerinden
de darbe alıyor. Aile de ya suçluyor ya kendi de tepki gördüğünden,
yalnızlaştırıldığından onların ruhsal ihtiyaçlarını anlayabilecek durumda
olamayabiliyor. Dışarıda olsalar da kendilerinden yıllarca uzaklaştırılmış bir
dünyada, mesleksiz, teknoloji ya da diğer gelişmelerden geri kalmış ,
arkadaş-sosyal çevrelerini kaybetmiş bir halde tek başlarına kalıyorlar.
Yönlendirilmiyorlar, rehberlik, psikolojik danışmanlık hizmetlerine ulaşamıyorlar.
Toplum onlardan çıktıklarına sevinmelerini bekliyor ama kimse yaralarını
sarmıyor.
‘Gözaltındaki
öğrencilerin sağlık koşullarından endişe duymaktayız’
Üniversite Öğretim
Üyeleri Derneği, hapishanelerde tutuklu ve hüküm giymiş öğrencilerin derhal
serbest bırakılmaları ve eğitim haklarının iade edilmesi çağrısında bulundu.
Boğaziçi Üniversitesi’nde çıkan olaylar sonrasında öğrencilerin gözaltına
alındığı hatırlatılan açıklama şöyle:
“Sabahın erken
saatlerinde yapılan yurt ve ev baskınlarıyla gözaltına almalar maalesef hâlâ
sürmektedir. Gözaltındaki öğrencilerin sağlık koşullarından endişe duymaktayız.
Bu ‘yerleşke/ yurt/ev basma silahı’ belli ki öğrenciler ve üniversite üzerinde
bir tehdit aracı olarak kullanılmaktadır. Bu saldırının özellikle Boğaziçi gibi
özgürlükleri her kesim için sağlamayı ilke edinen bir üniversiteyi seçmesi
ayrıca düşündürücüdür. Gözaltına alınan öğrencilerin derhal serbest bırakılmasını
talep ediyoruz!. Boğaziçi Üniversitesi’ne, öğrenci yurtlarına ve evlere yapılan
polis baskınlarının derhal durmasını talep ediyoruz. Hapishanelerde tutuklu ve
hüküm giymiş çok sayıdaki öğrencilerin derhal serbest bırakılmalarını
eğitim/öğretim haklarının iade edilmesini talep ediyoruz.’’